CAMİ'NİN GÖREVLİLERİ
İmam:
Kur'an-ı Kerim'de yedi yerde tekil, beş yerde de çoğul olarak geçen "imam" kavramı önder, reis numune, işaret, misal ve rehber anlamlarına gelir. Din ıstıhalında İmam devlet reisi anlamına da kullanılmıştır. İslamın ilk yıllarında imamlık ve hatiplik hizmetini bizzat Hz. Muhammed'in kendisi yürütmüştür. Günümüzde diyanet İşleri Başkanlığı tarafından camilere atanan imamlar, camide nizamı muhafaza etmek, 5 vakit namaz kıldırmak, ayrıca Cuma ve bayram namazlarını kıldırarak hutbe okumakla mükelleflerdir.
Hatip:
Bir şahsa veya bir topluluğa hitap eden kişidir. Söz söyleyen kişiye "Hatip", söylenen söze de "Hitabe", "Söylev" denmektedir. Din gibi, hükümleri ilahı mefhumlara dayanan bir konuda söz sahibi olmak, halkı aydınlatmak, inandırmak, onların imanlarını takviye ederek vicdanlarını yıkamak kolay bir iş olmadığı için, din eğitimcilerinin yetişkin bir hatip olmaları gerekir. Osmanlılar zamanında Cuma Hatiplerinin, cami imamlarından ayrı, hususi bir mevkii vardı. Cuma namazları daima hatipler tarafından kıldırılırdı. Günümüzde, camilerde namaz kıldıran ve hutbe okuyan kişilere: "İmam-Hatip" denilmektedir.
Müezzin:
Camilerde ezan okuyan, namaz vakitlerini bildiren kişiye verilen isimdir. Müezzinlik, dini faaliyetlerin en önemli, en hassas ve en manevi olanları arasında yer almaktadır. Müezzinlik müessesesinin bizzat kurucusu Hz. Peygamber (s.a.v.) dir. İlk müezzin Bilal-i Habeşi'dir. Müezzin sesinin gür ve güzel olması,ezanı ayakta ve yüksekçe bir yere çıkıp makam ve usulüne uygun okuması önemlidir.
Kayyım:
Kayyım tabiri, belli işleri nefsinde toparlayan bir kimse için kullanıldığı gibi caminin temizlik işlerini yapan hademesine de bu ad verilmektedir. Günümüzde kayyım tabiri müezzin sözcüğü ile birlikte kullanılmaktadır. Camilerin bakım, temizlik, korunması ve ibadet sırasında her türlü müezzinlik görevinin yerine getirilmesinde Müezzin-Kayımlar Diyanet İşleri Başkanlığınca görevlendirilmişlerdir. Müezzin kayımlar camide imamın yardımcısı olup, imam olmadığı zaman da imamet görevini üstlenirler.
Vaiz:
Vaazları sunan kişilere denir. Bir program dahilinde haftanın muhtelif günlerinde vaaz eden ve vaaz kürsüsünü kullanan vaizler vardır.
Cemaat:
Cami; yaygın din eğitiminde mekan, cami görevlileri bilgi veren elemanlar, cemaat ise bu eğitime tabi topluluktur. Günün beli namaz saatlerinde veya haftanın, yılın belli günlerinde (Cuma ve dini bayram günlerinde) camilerde toplanan bu topluluğa cemaat adı verilir.
CAMİ'NİN BÖLÜMLERİ
Harim:
Sanat tarihi teknolojisinde, camilerde namaz kılmaya tahsis edilen mekana denmektedir.
Harim, Allah'la O'nun kulu olan insan arasında bir nevi bağ kurma mahalli olması sebebiyle kutsal sayılır. Namaz dışında eğitim ve öğretim gibi bazı faaliyetlerin uygulanmasında da açık olmakla birlikte saygılı bir tutumla belli kurallar dairesinde hareket edilmesi gereken bir mahaldir.
Mihrab:
Kelime olarak "Harabe" kökünden gelir.
Terimde camilerin kıbbe duvarında, yarım daire şeklinde ve öne doğru eğik olan yere mihrab denir. Gene mihrab, cami harimlerinde, müslümanların namaz kılacakları kıble yönünü belirleyen, kıble duvarına açılmış, cemaatle namazlarda imamın en önde durduğu yerdir.
Minber:
Arapça'da "nebera" (yüksek olmak) ukökünden gelmekte ve yüksek yer, ikemle semeri, sedye manaları ifade etmektedir. Terimde, Cuma ve bayram namazı kılınan yerlerde hatiplerin hutbelerini okumak için çıktıkları basamaklı yerlere minber denmektedir. Mihrabın sağ tarafında ve kıble duvarına dik olarak durur.
Vaaz Kürsüsü:
Kürsü kelime olarak; sandalye, taht ve divan manasına gelmektedir. Aynı zamanda, camilerde vaizlerin cemaata vaaz vermek için üzerine çıktıkları yüksekçe bir yere de kürsü denmektedir.
Hünkar Mahfili:
Sultanların inşa ettikleri camilerde zeminden yüksek ve kafesle bölünmüş yere denmektedir.
Müezzin Mahfili:
Müezzinlerin, camilerde, birarada oturmaları için ayrılmış yüksekçe yerdir.
Şartlarına uygun kişilerin (Müslüman, aklı başında vb.) günde 5 defa müezzin tarafından camiye gelmeleri için yapılan çağrıya uyarak camiye gelenler bir topluluk oluşturur. Burada yapmaları gereken ibadeti yaparlar. Budan sonra birbirlerinin hatırlarını sorarlar, sıkıntıda olanlara yardım ederler. Hasta olanları öğrenir, ziyaret ederler. Sevgiye, saygıya dayanan bir toplum oluşmasına yardım ederler. Ayrıca bilhassa Cuma günleri ve bayramlarda kürsü ve hutbede yapılan vaazlarla dini bilgilerini geliştirirler, birbirleriyle olan ilişkilerinde nelere dikkat etmeleri gerektiğini öğrenmiş olurlar.
Son Cemaat Yeri:
Cemaate yetişemeyenlerin sonradan namazlarını kılabilmeleri için ayrılmış yer.
Minare:
Aslı "menare" olan bu kelime dilimize "minare" olarak geçmiştir. Nur yeri (ışık yeri) manasına gelip, camilerde ezan okumak maksadıyla inşa olan yüksek yere minare denmektedir.
Şadırvan:
Namazdan önce abdest almak için, genellikle avlu ortasında bulunan ve etrafında muslukların sıralandığı su haznesidir.
Avlu:
Cami harimlerine bitişik, genellikle şadırvan veya revaleyi kapsayan üstü açık yerlere denir.
CAMİ
Müslümanların topluca ibadet ettikleri yere "Mescid" veya "Cami" denilmektedir. Bu iki isim, birbirinin yerinde kullanıldığı gibi bazen ikisi birlikte "mescidü'l-cami" şeklinde de kullanılmıştır. İslam'ın ilk devirlerinde ibadethaneler "Mescid" adıyla anılırken daha sonra küçük ibadethaneler "Mescid" adıyla anılırken daha sonra küçük ibadethaneler "Mescid" Cuma ve bayram namazlarının kılındığı büyük ibadethaneler "Cami" adıyla anılmaya başlanmıştır.
Cami, toplayan, toplayıcı demektir. Aynı zamanda da secde edilen yer, namazgah anlamına gelir.
Yeryüzünde kurulan ilk mescit Mekke'de bulunan Kabe-i Muazzama'dır. Muazzama; en büyük, en çok saygı gösterilmesi gereken anlamına gelir.
İslamiyet'in gelmesiyle Hz. Peygamber döneminde yapılan ilk cami Kuba Mescit'idir. Hz. Muhammed, 622 yılında Mekke'den Medine'ye hicret ettiğinde Medine yakınlarında Kuba Köyünde İslam tarihin ilk umumi mescidini inşa etmiştir.
Hz. Peygamber Kuba'da 14 gün kaldıktan sonra Medine'ye hareket etti ve burada Mescid-i Nebevi'yi inşa ettirdi. İslam dünyasında inşa edilen bütün camiler için ilk örnek Medine'deki Mescid-i Nebevi'dir.
Mescitler başlangıçta ibadet yeri, ilim müessesesi, kaza dairesi (mahkeme), ordu karargahı, elçilerin kabul edildiği bir makam ve hatta gerektiğinde hapishane olarak kullanılmıştır. Mescitler son zamanlara kadar ibadet yeri olarak görev yapmanın yanı sıra, eğitim-öğretim faaliyetlerinin de icra edildiği bir yer olmuştur.
Emeviler devrinde büyük camilerin yapımına başlandı. Halife Abdülmelik'in Kudüs'te yaptırdığı Ömer Camii ile yine Kudüs'te 702'de yaptırdığı Mescidü'l-Aksa ilk büyük camilerdendir.
İslam medeniyetinde cami mimarisinin en parlak devir olan Osmanlı devri mimarisi Bursa uslubu, Klasik Uslub, Lale uslubu, Barok uslubu, Ampir uslubu ve Yeni klasik uslub tarzında gelişmeler göstermiştir.
Cumhuriyet döneminde de Türkiye'de cami mimarisi geliştirilmiş, mimarinin yeni izlerini taşıyan çok sayıda cami inşa edilmiştir. Ankara Kocatepe Camii bunlara örnek olarak gösterilebilir.
Allah Teala şöyle buyurur: "Allah'ın mescitlerini, ancak Allah'a ve ahret gününe inanan, namazı gereği üzere kılan, zekatı veren ve Allah'tan başka kimseden korkmayanlar imar eder. İşte bunların doğru yolda olup; başarıya ulaşacakları umulur." (Et-Tevbe, 9/8)